Sorularınız İçin Bizi Arayın:   +90 212 982 48 85
  • Nurol Tower, Şişli/İstanbul
  • +90 212 982 48 85
logo
 

BİR GEMİ BİR ŞİRKET UYGULAMASI KAPSAMINDA GEMİNİN MÜLKİYETİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Deniz ticaret uygulamasında çok sık rastlanılan durum bir gemi için bir şirket kurulmasıdır. Böylelikle alacaklıların, işletmenin bünyesinde sahip olduğu diğer gemiler üzerinden alacaklarını tahsil etmeleri engellenmektedir. Alacaklılar şirketler hukuku kapsamında sadece alacak konusu şirketin mal varlığından alacaklarını tahsil edebilmektedir.

Peki deniz alacağı, Türk Ticaret Kanunu madde 1352 f. 1.’in (t) bendi uyarınca “Geminin mülkiyet veya zilyetliğine ilişkin her türlü uyuşmazlık”tan kaynaklandığında geminin maliki şirket olarak mı değerlendirilecektir yoksa şirket ortakları da malik sıfatıyla hak iddia edebilecekler midir?

Şirket ortakları arasında çıkan uyuşmazlık sonucunda; cebir, korku, baskı ve tehdit ile şirketin ortaklığından çıkartılan gerçek kişilerin gemi üzerindeki mülkiyet hakkının tekrar tescili için hangi mahkemede haklarını savunması gerekecektir? Denizcilik İhtisas Mahkemesi mi yoksa Ticaret Mahkemesi mi görevli olacaktır?

Bu çalışmamızda gemi sicilinde malik olarak gözüken tüzel kişi şirketin ortakları arasında çıkan uyuşmazlıkların deniz alacağı hakkı verip vermediği değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Denizcilik uygulamasında “one ship company” olarak adlandırılan bir gemi için bir şirket kurulması uygulması oldukça yaygındır. Bu şekilde kurulan şirketlerin tek mal varlığını genellikle üzerine tescil edilen gemi oluşturmaktadır. Şirket ortağının hukuka aykırı bir şekilde ortaklıktan çıkartılması durumunda şirket ortağı sadece şirketteki hissesini kaybetmemektedir, aynı zamanda gemi üzerindeki haklarını da kaybetmektedir. 

Uygulamada çok sık rastlanılan bir uyuşmazlık olmadığından dolayı mahkemeler tarafından verilmiş ortak bir içtihatta bulunmamaktadır. 

Tek malvarlığı gemi olan şirketin ortaklığından cebir,korku,baskı ve tehdit ile çıkartılan gerçek kişiler tarafından, Denizcilik İhtisas Mahkemesi nezdinde gemi üzerinde bulunan mülkiyet hakkına dayanılarak ihtiyati haciz başvurusu yapılabilir. Böyle bir durumda, bu başvuru gemi sicil kayıtlarında geminin malikinin tek tek şirket ortakları değil, şriket tüzel kişiliği olarak gözüktüğü  bu hususa ilişkin bir ihtilaf olmadığı ve ortada geminin mülkiyetine ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilebilir. 

Fakat bu yönde yapılan değerlendirme denizcilik doğası ile bağdaşmayacaktır. Şirket ortaklarının şirketin tek mal varlığı olan gemi üzerinde malik sıfatıyla haklarının bulunduğu, gemiyi yönettikleri ve gelir sağladıkları açıktır. Şirketin tek geliri ve mal varlığı gemidir. Türk Hukuku’nda geminin ekonomik maliki tanımlanmamıştır. Buna rağmen İngiliz Hukuku’nda “beneficial owner” olarak tanımlanan bir ekonomik malikin tanımı bir çok yargı kararına konu olmuştur.

Kanaatimizce, tek mal varlığı gemi olan şirketlerin ortakları arasında çıkan ve geminin mülkiyetine ilişkin uyuşmazlıklar, sadece şirketler hukukundan kaynaklanan bir uyuşmazlık olarak değerlendirilmemelidir. Bu tarz uyuşmazlıklarda daha özel yetkilerle donatılmış  Denizcilik İhtisas Mahkemeleri görevli olmalıdır. 

Bu kapsamda, gemi üzerinde mülkiyet hakkını kaybeden şirket ortağının Türk Ticaret Kanunu’nun “Gemiler hakkında İhtiyati Haciz ve Deniz Alacağı” nı düzenleyen 1352. Maddesinin (t) bendi uyarınca “geminin mülkiyeti ve zilyetliğine ilişkin” uyuşmazlıktan kaynaklanan bir deniz alacağı hakkı mevcut olduğunun değerlendirilmesi gerekmektedir.

Mahkeme tarafından yapılacak değerlendirmenin şirketler hukuku bakımından değil, deniz ticaretinin doğası gereği yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu doğrultuda, gerçek durum dikkate alınarak mülkiyet hakkının sadece tüzel kişi şirkete ait olduğu değil aynı zamanda şirket ortaklarının de gemi üzerinde mülkiyet hakkı bulunduğu yönünde bir değerlendirme yapılmasının daha doğru olacağı kanaatindeyiz. 

Av. Nilsu YILDIZ HAZER
Av. Hülya ŞEN İLBASMIŞ